Birkaç günümüz daha kaldı. Cemre; hava su derken çok yakında toprakla da buluşacak. Ağaçlar, çiçekler, böcekler, doğa, yeniden bir dirilişe daha “Günaydın” diyecek.
Ta ki; bir sonraki uykuya dalana kadar.
Malumunuz, bu köşede konaklamaya başlayalı 3-4 hafta falan oluyor. “Konakçıyız” anlayacağınız. Konakçı; Sivaslı ağzıyla, bir yerde gelip eğleşene(Belirli bir süre vakit geçirene) denildiği gibi, asalaklara da verilen fenni bir isimdir.
Zirai mücadele yapılan zamanlarda en çok duyduğunuz terimlerden birisidir, Konakçı..
Bu hafta Sivas’ın konakçılarını yazacaktım. Hiçbir şey üretmedikleri, ortaya koymadıkları, bir değer yaratmadıkları halde, Sivas’ın özsuyunu emen, tüketen konakçılarını yazacaktım.
“Sahi ne oluyor şu Sivas’ta?”, sorusunu bir kez daha kendimize sorup, cevabımızı verecektik.
Ama koymadı ki, Putin denen, aklıevvel.
Ben şu satırları yazarken, daha önce iki defa gidip gördüğüm Kiev sokakları, caddeleri, Rus’ların füzeleri, bombaları altında inliyordu.
Ocağın batsın Putin!, dedim kızarak. Şu soğuk Ukrayna günlerinde, yüzbinlerce insanı aç susuz, soğukta kaderiyle baş başa bırakıyorsun..
Allah büyüktür, Putin’in de devri biter, ama ya Gutin gelirse, gelebilir. Rusların Put’ları, Gut’ları bitmez tükenmez çünkü.
80’li yılların sonunda, Brejnev’in temelini atıp, Grobaçov’un taçlandırdığı Perestroyka söylemleriyle dağılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Berlin Duvarları yıkılarak bir şölen havasında çözülmeye başladı. Peş peşe ayrılıklar, bağımsızlık ilanları, bugün yaşadığımız hadisenin temelini işte o günden atıveriyordu.
Bir arada yaşamaya alışamamış yada alıştırılamamış insanlar, bir süre sonra farklı nedenlerle birbirlerinden kopuyorlar, ailelerde de aynı şekilde olmuyor mu?
Batı’nın Büyük Orta Doğu projesine karşı, siz Slav ırkının boş durduğunu mu sanıyordunuz? Onların da içten içe, gizliden gizliye ajandalarında tuttukları ve BOP’a karşı geliştirip, enstürüman ürettikleri, Büyük Slav Dünyası bir yerlerde hayata geçiriliyordu.
Gorbaçov’la başlayan, siyasi sistemi yeniden yapılandırma çalışması ve reform hareketlerinin birilerini hep rahatsız ettiği gerçeği ise değişmiyordu.
Herşey zamanla, sırasıyla adım adım yapılacaktı.
Rusya bu konuda o kadar gözü kara ve donanımlıydı ki, Trump’un Amerikan Başkanlığı seçildiği 2016 yılında Putin’in ve haliyle Rus oligarklarının Amerikan seçimlerinde müdahilliği, Hilary Clinton karşısında manipülasyon yaptığı iddiaları gündeme geldi ve Trump bu konuyu teyit ederek, “Böyle bir manüplasyona ne gerek vardı, zaten kazanacaktım” çıkışı bile yaptı.
Aslında Trump o konuda suçluyken bile, Ruslar son derece etkin ve nokta çalışmalarıyla, sütten çıkmış ak kaşık oldu.
Ülkemizin de bulunduğu coğrafyada, Ermeni-Azeri savaşında açıkça olmasa da, batılılaşma sevdasını yürüten Ermenistan’a karşı destek vermedi, deyim yerindeyse köstek oldu.
Türkiye’ye Rusya güdümlü Putin tarafından yaptırım uygulanıp, F35 projesinden çıkartıldığımızda S400 füzeleriyle destek verdi.
Hatta Rus büyükelçisinin FETÖ militanı bir polis tarafından kalleşçe öldürülmesinde, Rus uçağının Türk Hava kuvvetleri tarafından düşürülmesinde sessiz kalarak, ileride olabilecekler hakkında bir bilgi sahibi olmamızı sağladı.
Hatta ve hatta 15 Temmuz sürecinde Suriye’de bulunan Lazkiye Rus Askeri üssünde, Türkiye hava sahasında ki aşırı yoğunluğu ve anormalliği bildirerek, erken uyarı sistemi gördüğü iddia edildi ve de yalanlanmadı.
Rusya büyük oynuyordu ve hala oynamaya devam ediyor.
Ama her zaman bildiğimiz ve kesin olan tek şey, filmin artisleri kazanır, figüranları yedikleri dayakla kalırlar.
Bugün Ukrayna halkı, bu alçak filmde dayak yemeye devam ediyor ve kirli Batı, her zaman ki gibi, filmde mısır satmaya, sonunda ise alkışlamaya devam edecek.