Sofradaydım, boğazıma düğümlendi lokmalar. Peşpeşe yumruk yemiş bir boksör gibi savruldum, her kelimede, her sözcükte.
Diyecek bir kelime dahi çıkmadı ağzımdan. Kelimelerin kifayetsiz olduğu şiirler vardı ya, onları geçmiştim, artık kelimelerin kifayetsiz olduğu bir ağıtın gölgesi düşüyordu yüzüme..
Nisa Mihriban bebek, boğazına kaçan bir damla lokma ile yoğun bakıma kaldırılmış ve beyin ölümü gerçekleşmişti.
Haberin metni sanıyorum böyleydi. Artık çok önemi olmasa da.
Ama önemli olan o kadar çok şey vardı ki. Şimdi ne ben, ne bu satırları okuyan, ne gazete sayfalarına döşeyen, ne duyan, nu bu coğrafyanın dağ başında ki çobanı, ne de en yetkilisi kimse o.
Hiç kimse masum ve mahsun değildi, bu günah defterinde..En az benim, senin, onun kadar günahkardı, en az birimiz, diğerimiz kadar bu vebalden sorumluydu. 84 milyon elbirliğiyle sorumlu bu günahta..
Hiç kimse masum değil.
Halbuki, tarım politikalarını eleştirecektim, onu yazacaktım bu hafta sizlere. Kısmet olmadı, başka çıkarım kalmadı acıyı yazmaktan başka.
Birkaç gün önce annesi bedeninde bir mahlukun sokak ortasında, çöp kutusuna terk ettiği bebeği, bulup, acısını dindiren, annesi gibi emziren o acil tıp teknikeri kardeşimin haberini duyunca, “İşte eli öpülecek olanlar bunlar, işte cennet bunların ayağının altında” demiştim.
Yanımdakiler şahittir.
Yoksa, diğer medya maymunlarının değil. O kızın gözlerinde gördüğüm, yüreğinin ışıltısı, bu ülke için umutlanmam yolunda bana ilham vermişti.,
Onun emzirdiği her damla süt, helalin, merhametin, aşkın, sevginin gücüydü.
Maalesef o yüce güç, bir anlık gaflete, cahilliğe, dikkatsizliğe yenik düşüp, bizim yaşamak için umutlandığımız dünyayı da bir kez daha köreltti, kör etti.
İnsanoğlu, ne kadar yücelirse, o kadar da alçalabiliyor. Üzüntüm çok fazla.Sadece bunları söyleyebiliyorum. “Yarabbi” dedim kendime. “Bir yetimin bir damla gözyaşına dünyayı helak ediyorsun ya, o helakı çoktan hak ettik” dedim.
Haksız değilim, günden güne helak olan bir toplum var. Ne acıdır ki, o helak olan toplumun, buna vesile olanları ise, “Sizler o yoldan ayrılmayınız ki, helak olmayasınız!.”” Buyuran bir dinin egemen olduğu bir toplum.
Çok fazla umutvar değilim bunun için. Ümitvar hiç değilim.
Olmuyor işte, çiçek böcek kelebek yazayım diyorum olmuyor. Sana ne!..
Sen Sivas’ı yaz, dönmeyen dolaplarla, dönen dolapları yaz.
Kendi evladına sahip çıkamayan, kirli işler ve ilişkilerin döndüğü Ankara masalarında kaybolan Sivas geleceğini yaz diyorum.
Allah bana, Nisa Mihriban bebeği işaret ediyor.
Cennetin en güzel yerinde olsun, o süt annesi ile birlikte,
Kalın sağlıcakla…