reklam
reklam
DOLAR42,5258% 0.05
EURO49,6585% 0.11
STERLIN56,8554% 0.13
FRANG53,0171% 0.25
ALTIN5.783,20% 0,52
BITCOIN92.408,63-0.83

Geçmişten ders alınmazsa biten terör yeniden hortlar

Yayınlanma Tarihi : Google News
Geçmişten ders alınmazsa biten terör yeniden hortlar

Tarih, tüm gerçekliğiyle ele alındığında geleceğe ışık tutar. Geçmişte yapılan hataların yinelenmesine engel olur. Bu yazımda, bu çerçevede PKK’nin silah bırakma kararı ile girilen yeni süreci değerlendireceğim.

Bu sürecin değerlendirilmesinde hatırlamamız gereken üç önemli aşama var. Bunlardan ilki, terör örgütü lideri, eli kanlı bebek katili Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla başlayan süreçtir. Herkesin de hatırlayacağı gibi, terör örgütü 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından büyük güç kaybı yaşadı. Öcalan, hâkim karşısında örgüte silah bırakma çağrısında bulundu. 2000 yılında silahlı faaliyetlerini durdurdu ve Türkiye dışına çekildi. PKK kendini feshetti, yerine Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi (KADEK) kuruldu. Bu, aslında örgütün tasfiye sürecinin başlaması demekti.

İkinci önemli süreç ise AK Parti iktidarının ilk yıllarında yaşandı. PKK veya KADEK, silah bırakarak KADEK ismi altında faaliyetlerini siyasi alanda sürdürme kararı aldı. Terör örgütünün bu dönemde bittiğini söylemek yanlış olmaz. Peki, tam örgüt bitti derken ne oldu? AK Parti iktidarı, 2003 yılında, 29 Temmuz tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan ve terör örgütü üyelerinin teslim olmaları halinde affedilmelerini öngören “Eve Dönüş – Topluma Kazandırma Yasası”nı çıkardı. Bu rahatlık, dağdaki teröristlerin şehirlere inmesinin kapılarını araladı. 2005 yılında KCK yapılanması oluşturuldu. PKK’yı silahlı örgüt yapısından çıkarıp siyasi bir yapıya dönüştürmenin amaçlandığı iddia edilse de, 2002’de kan kaybedip bitme noktasına gelen terör örgütü yeniden silahlı olarak toparlanma imkânı buldu. PJAK adıyla İran’da, YPG/PYD adıyla Suriye’de örgütlendi. Yol verilen bu yapılanma, 2007 yılından itibaren yine önemli bir tehdit halini aldı. Dağdaki terör şehirlere taşındı. Biten terör olayları yeniden tırmandı. 2009’da KCK operasyonları başlatıldı. Bu operasyonlarda teröre ciddi bir darbe indirildi; örgütün beli yeniden büküldü ve şehirlerdeki etkinliği zayıflatıldı.

Sürecin üçüncü önemli ayağı ise 2013 yılında resmen başlatılan “Çözüm Süreci”dir. Terörün yeniden sonlandırılması amacıyla, benim tabirimle “akil adamlar” da devreye sokularak, Türk siyaset tarihinin belki de en çok tartışılacak ve en kötü süreci başlatıldı. Gereksiz tavizlerin verilmesi, süreçte Kürt halkının değil de terörün siyasi uzantılarının muhatap alınması neticesinde, terör örgütü askeri, siyasi ve lojistik alanda ciddi şekilde güç kazandı. 2015 yılından sonra PKK silahlı eylemlerini artırdı. Şehirlerimizde hendekler kazan örgüt, bu şehirlerde kendince “öz yönetim” ilan etti ve ardından hafızalara kazınan hendek operasyonları başladı.

Bitme noktasına gelen örgütün, AK Parti iktidarı tarafından atılan iyi niyetli her adımdan sonra nasıl yeniden güçlenerek ülkemiz için tehdit haline geldiğini gördük. Suriye’de yaşanan gelişmeler, terörle mücadelede kullanılan yerli ve millî sistemler, darbe girişimi sonrası ordu içerisindeki temizlik ve Sayın Devlet Bahçeli’nin müdahaleleri sayesinde, terör örgütünün yeniden ciddi şekilde güç kaybettiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz.

Terör örgütü bitme tükenmenin eşiğinde olduğu bu dönemde yeni bir barış süreci başladı. Şahsen bu sürece karşı değilim, aksine destekliyorum. Türk-Kürt kardeşliğinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasından yanayım. Bu coğrafyada Türk-Kürt kardeşliği, birlik ve beraberliği, kaynaşması en çok özlem duyduğum konular arasında yer alıyor. Ancak bu süreçte, öncekilerde olduğu gibi, bitmekte olan örgütü yeniden diriltecek hataların yapılabileceği noktasında endişelerim var. Bu nedenle süreci takip edecek, denetleyecek ve destekleyecek bir bilinçle, Türk milletinin yukarıda hatırlattığım tarihsel serüveni hatırlaması ve iyi analiz etmesini istiyorum. Bu kez sürecin içerisinde Sayın Devlet Bahçeli’nin yer alması, endişelerimi bir nebze hafifletmektedir. Önceki süreçlerde yapılan hataların tekrarlanmaması umudu ve bir asrı aşkın süredir Anadolu coğrafyasına ekilen fitnenin son bulması dileğiyle, siz değerli okurlara saygılar sunuyorum.

YORUM YAP