Geçmişte yapılan hataların tekrarı, sadece bireysel değil, toplumsal felaketlere yol açar. Bugün, geçmişte yaşanan tecrübelerden ders çıkarmazsak, köşeye sıkışan terör örgütü PKK’nin yeniden hortlama riskini göz ardı edemeyiz. Ancak bu kez farklı bir dönemdeyiz. Hem teknolojik hem de toplumsal olarak çok daha donanımlı bir Türkiye var artık.
Yalnız unutulmaması gereken üç tarihi hata var. Birincisi, 1999 yılında terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla başlayan süreçtir. Bu gelişme, PKK’nin büyük güç kaybetmesine neden olmuş, örgüt silahlı faaliyetlerine son verip Türkiye dışına çekilmişti. Hatta PKK kendini feshederek KADEK ismini almış, tasfiye sürecine girmişti.
Hata ise şu oldu: 2003 yılında çıkarılan “Eve Dönüş Yasası” örgüt mensuplarına topluma karışma fırsatı tanıdı. Bu süreçte örgüt tekrar şehirlerde yapılanmaya yöneldi. 2005’te KCK kuruldu, 2007 sonrası ise PJAK ve YPG gibi uzantılarla yurtdışında yeniden örgütlenmeye başladılar. Böylece silah bırakan örgüt, yeniden diriliş fırsatı Ardından gerceklestirilen KCK operasyonları ile bir kez daha örgütün beli kırıldı.
Ancak ikinci hata, 2013’te başlatılan “Çözüm Süreci”dir. İyi niyetli bu girişim, ne yazık ki terör örgütüne askeri, lojistik ve siyasi kazanımlar sağladı. “Akil insanlar” süreciyle yürütülen bu dönem, halkla değil örgütün siyasi uzantılarıyla yürütüldü. Sonuç: şehirlerde hendekler, sokak çatışmaları, iç savaş provası.Bunun ardından gerçekleştirilen hendek operasyonları ile örgüt bir kez daha zayıf katıldı.
Suriye’de ki gelişmeler yeni bir hatanın kapılarını araladı. Kurulan çadır mahkemeleri, teröristlerin topraklarımızdan nakli, tükenmekte olan örgütü yeniden ayağa kaldırdı. Mehmetçiğin Suriye’ye girmesi, kararlı terör operasyonları ile örgütün nefesi tekrar kesildi.
Bugün geldiğimiz noktada PKK artık eski gücünde değil. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teknolojik gücü, SİHA ve İHA’ların sahadaki hâkimiyeti, sosyal medyadaki dezenformasyona karşı alınan önlemler ve halkın artan bilinç düzeyiyle terör örgütü büyük darbe aldı.
Bir dönem sosyal medya üzerinden gençleri kandırarak militan devşiren örgüt, artık militan bulmakta ciddi zorluklar yaşıyor. Kırsalda hareket edemeyen terörist unsurlar, sosyal medyada yürüttükleri kara propaganda dışında varlık gösteremiyor. Ancak devletin siber güvenlik birimleri, bu manipülasyonları büyük oranda bertaraf ediyor.
Terörle mücadele artık sadece dağda değil, bilgi savaşında, sosyal medya platformlarında ve kamuoyu algısında da sürdürülüyor. Türkiye bu savaşı çok boyutlu bir şekilde sürdürüyor. Güvenlik güçleri terörle mücadelede kararlılığını korurken, milletin tüm kesimlerinin birliği bu sürecin temel dayanağıdır.
Bu noktada, özellikle vurgulanması gereken bir gerçek var: Bu topraklarda hiçbir zaman bir Kürt devleti kurulamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü tartışma konusu dahi edilemez.
Türk ve Kürt halkı, bin yıllık kardeşlik hukukuna sahiptir. Terör örgütlerinin bu kardeşliği bozmaya dönük tüm girişimleri, tarihin çöplüğüne gömülmeye mahkûmdur.
Yeni bir barış süreci konuşuluyor olabilir. Elbette bu sürecin karşısında değilim, yeter ki terör örgütü değil halk muhatap alınsın. Yeter ki bu kez bitmiş olanı diriltecek yanlışlar tekrarlanmasın. Süreci yönetenlerin bu konuda tarihsel hafızayla hareket etmesi elzemdir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin süreçteki tavizsiz duruşu, yeni bir tuzağa düşülmemesi açısından umut vericidir. Bu defa hem askeri hem siyasi hem teknolojik olarak daha güçlü bir Türkiye var. Ve bu defa millet daha bilinçli.
Bu mücadelede geri adım yok.
Bu millet, geçmişten ders aldı.
Bu kez terör tarihe gömülecek.