reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Bir Şehrin Meydanı

Yayınlanma Tarihi : Google News
Bir Şehrin Meydanı

Ve Hükûmet Meydanındayız. Şehri gezmeye başlıyoruz.

Misafirlerimizle, Yukarı Tekke’de Kanunî’nin oğlu Şehzade Orhan ve oğullarının kabirlerini ziyaret edip dualar okuduktan sonra geldiğimiz Tarihî Şehir Meydanında aracımızdan iniyoruz. Şehri yürüyerek gezeceğiz bundan sonra.

Bu meydan yaşayan bir tarih kompleksi adeta. Başımızı hangi tarafa çevirirsek çevirelim, orada bir tarihî anıt ihtişamıyla duruyor karşımızda. Hükûmet Konağını, Jandarma Binasını, Cumhuriyetin temelinin atıldığı Kongre Binasını görüyoruz. Diğer tarafa dönüyoruz şehrin göbeğinde minaresiyle göğe yükselen bir yüzük taşı gibi Kale Camisi. Ve ardında 800 yıllık Selçuklu medreseleri Çifte Minare, Buruciye, Şifaiye bizleri çağırıyor. Her birini gezeceğiz. Müzeleri ziyaret edeceğiz. İstasyon caddesinde yürüyecek, çarşılarında dolaşacağız.

Meydanlar, şehrin özetidir.

Misafirlerimiz meydanla ilk karşılaştıkları an şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar sanki. Her taraf tarih kokuyor; geniş ve ferah bir alan. Yaşayan sanat galerisinin içine düşmüş gibiler.

Şehrin dünü, bugünü ve geleceğinin izleri yansıyor şehir meydanına. Bu meydan nelere şahit olmamıştır ki? Asırlardır bu şehre, insanına ve nice olaylara tanık olan meydan, misafirlerimizin zihninde tarih yolculuğunun yollarını açıyor sanki. Misafirlerimizle abidevi eserlerle çevrilmiş, şehrin kılcal ara sokaklarından ana bulvarlarına kadar tüm güzergâhların birleştiği odak noktasında kalakalıyoruz bir müddet. Şehrin kalbinin attığı sembol alanda, ilk anda ne tarafa ve hangisine gidelim tercihleri farklı farklı talep edilse de bir yandan hem bakıyor, hem fotoğraflamaya devam ediyorlar. Selçuklu’yla, Osmanlı’yla ve Cumhuriyet’e üç ayrı dönemi temsil eden abidevî eserleriyle belki Anadolu’nun önemli meydanlarından birisi burası.

Her Sivaslının yaşam alanı, şehir dışından gelen herkesin muhakkak ki uğrak yeridir meydan.

Nihayetinde İstasyon caddesine doğru yürüyoruz. O İstasyon Caddesi ki, şehir halkının sabahın ilk saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar özellikle ikindi sonrası kaldırımlarında aheste adımlarla bir boydan bir boya gidip gelindiği cadde. Cumhuriyet döneminde trenin Sivas’a geldiği 1930’lu yıllarda açıldığından beri, halkın hep yürüyüş güzergâhı olmuş… O, her zaman ki canlı, geceli gündüzlü, gençli ihtiyarlı, kadınlı kızlı her kesimin ve herkesin adım adım arşınlanan, hayallerin, düşlerin muhabbetlerin döne döne her tur atışta yaşandığı bir caddedir. İstasyon caddesine doğru misafirlerimizle birlikte kısa bir yürüyüşe biz de başlıyoruz. Havuz tarafından Gar binasına doğru. Her iki cephedeki kaldırımlarda, vakit geçiren, dinlenmek için yürüyen, efkâr dağıtan ve her Sivaslının anısın olduğu caddede yürüyor, Kale Camisi önüne geldiğimizde ise duruyoruz.

İstasyon caddesinin kenarında kesme taştan yapılmış kubbeli, tek minareli asil ve vakur duruşuyla küçük bir Osmanlı eseri Kale Camisi. 1500’lü yıllarda Mahmut Paşa tarafından yaptıran cami, şehrin iki kalesinden biri olan Paşa Kalesinin içinde bulunduğu için o günden beri Kale Cami olarak anılmakta. Misafirlerimize cami duvarındaki oyukluğu yani Yitik Taşı’nı ve diğer köşesindeki Sadaka Taşını gösteriyorum. Medeniyetinizin kültürel dokusundaki sosyal yardımlaşmanın ve ahlaki duruşun günümüze yansıyan iki örneğini anlatıyorum onlara. Kim ki bir şey bulursa yitik taşına kor, kaybeden gelir oradan alır. Diğerinde ise kim ki birine yardım etmek istiyorsa gönlünden kopanı Sadaka Taşının oyuğuna koyar, ihtiyacı olan ihtiyacı kadarını alır oradan. Bir elin verdiğini diğer el görmez ve bilmez. Asırlardır bir toplumu ayakta tutan temel unsurun günümüze kalan örnekleri bunlar. Bugün kurumsalmış bir yapı ile Hayat Ağacı Gıda Bankası/Marketi’nin Sivas Belediyesi tarafından aynı usul ve esaslara göre hâlâ yaşatıldığını anlatıyorum.

Medreseler kısmını daha sonra gezelim diyerek, caddenin öbür geçesindeki Kongre Binasına yöneliyoruz. Bu bina Atatürk’ün “Cumhuriyet’in temelini burada attık” dediği bina. Bina 1892’de Sivas Sultanisi olarak yapılmış, Sivas Erkek Lisesi olarak kullanılmış. Ve 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi bir hafta boyunca burada toplanmış. Atatürk bu binada 108 gün ikamet etmiş. Bu bina milletimizin en zor günlerinde “Milli Mücadele Karargâhı” olarak hizmet vermiş. Bodrumla birlikte üç katlı kesme taştan yapılmış, ortası avlulu asil ve zarif bir bina. Misafirlerimizle birlikte çift taraflı merdivenlerinden çıkıyoruz. Her iki katında milli mücadele dönemi ve Kongre günlerinin belge ve eserlerini izleyerek dolaşıyoruz. Atatürk’ün kaldığı oda, kongrenin yapıldığı salon, İrade-i Milliye’nin basıldığı matbaanın bulunduğu oda ve sergi odalarını tek tek geziyoruz. Milletimizin en kritik günlerinde, bir milletin yeniden mücadeleye hazırlanışının yol haritasının çizildiği ve yönetildiği mekânda olmak misafirlerimizi derinden etkiliyor. Tarihe tanıklık eden mekânda iç dünyalarındaki sessizliğin ve minnettarlığın saygısı yansıyor yüzlerine.

Tarihi binada tarihi yaşamak, yüzyıl öncesinin karelerinden bugüne bakmanın etkisiyle çıkıyoruz binadan. Ve Kongre Binasının balkonunda toplu fotoğrafımızı çekerek ayrılıyoruz.

Vakit öğleye yaklaşınca yemek için Behrampaşa Hanı’na doğru yürüyoruz.

Paşabey mahallesindeyiz. Sivas’ın tarihi değerlerinin olduğu bir bölgede burası. Dergâhının mutfağından Sivas Kongresi delegeleri için yemek yapıp götüren Arap Şeyh’in türbesini ziyaret ediyoruz. Biraz ilerisinde yolun ortasında ama çukurda kalmış kesme taştan inşa edilen türbede Selçuklular döneminde esnaf teşkilatının öncüsü Ahi Emir Ahmet medfun. Abidevi bir eser türbe. Karşısında kadın ve erkekler için ayrı ayrı ama bitişik yapılmış kesme taştan kubbeli Kurşunlu Hamamının önünden geçiyoruz.

Behrampaşa Hanı hamamın hemen yanında. Dışa çıkıntılı basık kemerli küçük bir eyvan görünümündeki çift kanatlı büyük kapısından içeri giriyoruz Hanın. Giriş aralığından geçtiğimizde üstü açık oldukça büyük bir avlu ile karşılaşıyoruz, burası cafe ve restoran olarak kullanılıyor. Oldukça kalabalık. Bizim gruba ayrılan masaya geçiyor ve meşhur Sivas Kebabımızı yiyoruz. Kesme taştan ortası avlulu, revaklı, iki katlı, dikdörtgen planlı han aslında bir kervansaray. Ecdadımız 1576’da burayı kervansaray olarak yapmış; asırlarca yolcular, hayvanlarıyla ve taşıtlarıyla burada konaklamışlar. Hanın bugün restoran olarak kullanılan kısmı o dönemin ahırı. Cumhuriyet döneminde garnizon, talebe yurdu, askeriye, karakol, terminal gibi hizmetler veren han günümüzde de ‘Özel Konaklama Tesis’ belgeli butik otel olarak, Türk hamamı, kafe, restoran ve sıpa merkezi ile hizmet veriyor. Yemek sonrası hanı geziyoruz.

Sivas’ın önemli tarihi eserlerinden biri olan Behrampaşa Hanı beş asır öncesinde olduğu gibi bugün de misafirlerini ağırlıyor. Aslına rücu etmiş han…

 

YORUM YAP