Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanarak geçtiğimiz Cuma namazında yurt genelinde tüm camilerde okutulan hutbeden iki paragraf ile yazıma başlamak istiyorum.
“Şehitlerimizin uğruna canlarını feda ettikleri ulvî değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Göz aydınlığı yavrularımızı ve geleceğimizin teminatı gençlerimizi, inancımıza, tarihimize ve medeniyetimize sahip çıkacak iyi bir insan olarak yetiştirmektir. Onları, güler yüz ve tatlı dille, camilerimizin huşû ve huzur veren manevi iklimiyle buluşturmaktır.”
“Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki, Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir. Onlar, kendilerine müjdelenen cennet nimetleriyle sevinmektedirler. Şehitlerimizi ve gazilerimizi yetiştiren anne babalar başımızın tacıdır. Onların eş ve çocukları en değerli emanetimizdir. Biliyoruz ki, Allah’ın yardımı müminlerle beraberdir ve zafer inananlarındır. Vatanımıza göz diken, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e düşmanlık besleyen, Filistin’de bebek, kadın, yaşlı demeden masumları katleden işgalci zalimlere gelince, onlar, mutlaka kaybedeceklerdir. Rabbimizin vaadi gayet açıktır: “De ki: Hak geldi bâtıl yok oldu. Zira bâtıl yok olmaya mahkûmdur. Bu vesileyle bütün şehitlerimize Yüce Rabbimden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, ailelerine sabr-ı cemil diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun. Cenâb-ı Hak, kahraman ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi, huzur ve emniyetimizi sağlamak için verdikleri mücadelede muvaffak eylesin. Birliğimizi, kardeşliğimizi ve muhabbetimizi daim kılsın.”
İşte Cuma hutbesinde yer alan bu iki paragraf Diyarbakır’ın Kulp İlçesi Bahçelievler Camii cami memuru tarafından okunmadı. Tesadüf cemaat arasında bulunan Kulp Kaymakamı Burak Akeller, bu iki paragrafın okunmadığını fark edip memurunu uyardı. Ancak memur idari bir suç işleyip hutbeyi tamamlamadan kürsüden indi. Akeller memur odasına geçerek bu hadsiz memuru uyardı. Peki bu memur paçavrası ne yaptı. Aynen geçmişte FETÖ’nün günümüzde ise PKK sevicilerin uyguladığı bir taktiğe başvurup, iki ilçe öteye giderek kafasına göre bir doktor bulup darp raporu alarak kaymakam hakkında kendisini darp ettiği yönünde iftirada bulundu. Hemen ardından PKK’ya yakın yayın organları kaymakamla ilgili linç kampanyası başlatarak memura sahip çıktı.
Elbette devletimiz ve milletimiz kaymakamını bu PKK sevicilere yedirmeyecektir. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın, “Kaymakamımız metnin tam okunmasını sağlamıştır” şeklindeki ifadesi yüreklere su serpti. Ancak bir açıklamada vardı ki mideleri bulandırdı. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın hem şahsi hem de resmi hesapları üzerinden PKK sevicisi bu memur bozuntusunu sahiplenerek destek verir nitelikte bir açıklamada yaptı. Yalçın’ın bu duruşu şahsına ve temsil ettiği sendikaya yakışmıştır. Kendinden beklenileni yapmıştır. Bu duruşunu unutmayacağız elbette.
Yazıma başlık olarak Cuma hutbesi için belirlenen başlığı koymayı uygun gördüm. Başlık hutbede okunmayan ve yazımın başında verdiğim ifadelerin özetidir. Şimdi herkes kendine sormalı. Bu milletin birlik ve beraberliğinden kimler rahatsızlık duyar. Şehitlerimizin ve şehitliğin onurlandırılması kimleri rahatsız eder. Bir devlet memuru okumakla yükümlü olduğu hutbe metninden bu ifadeleri neden çıkartmak ister, idari amirinin uyarısına rağmen neden itaatsizlik edip, sırtını PKK’dan güç alan şerefsizlere dayayıp devletin onurlu kaymakamı hakkında iftirada bulunur.
O şeref yoksunu memur müsveddesi aslında tarafını belli etmiştir. Peki sormak istiyorum. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ne yapmak istemektedir. Memurun hak ve hukukunun korunması dışında her haltta ortaya çıkıp, bir savaş suçlusu için bile üyelerini sokağa döken bu zevat şimdide PKK seviciliğine mi soyunmuştur. Bulunduğu konum kendine bir güç olarak görünebilir ve bu güç kendisini sarhoş etmiş olabilir. Ancak bu millet ihaneti de hainlere destek verenleri de unutmaz ve yeni zamanı geldiğinde şamarı suratlarına indirir.