reklam
reklam
DOLAR 32,2825 % -0.18
EURO 34,7891 % -0.09
STERLIN 40,6493 % 0.12
FRANG 35,6473 % -0.26
ALTIN 2.408,74 % 0,64
BITCOIN 65.186,00 2.413

İnsanlığa Veda

Yayınlanma Tarihi :
İnsanlığa Veda

İnsanlık tarihi ibret sahneleriyle dolu. Dünde öyleydi, bugün de…

Dünü belki gerikalmışlık, gelişmemişlik, medeniyetten ve insanlıktan yoksunluk dönemleri olarak küçümser ve o dönemlerde yaşanılanları sadece o dönemlere has olarak değerlendiren bir algıya sahibiyiz genellikle. Ve buna mukabil günümüzü ise gelişmiş, ilerlemiş olarak kabul eder, çevre, hayvan ve özellikle kadın hakları, insan hakları gibi bu çağa özgü kavramların savunucusu olarak cazip ve çekici tumturaklı cümleler kurarak daha anlamlı kılmaya çalışırız nedense… Zira bu çağın insanı, daha sevecen bir yaklaşımla insan haklarını, çevreyi ve hatta hayvan haklarını bile neredeyse her şeyin önüne koyar her ortamdaki konuşmalarda.

Hâlbuki tüm bunlar sağlıklı bir düşünce çerçevesinde sadece bu çağa mahsus değil, ilk insandan son inansana kadar hangi çağda hangi coğrafyada ve hangi etnik kökenden gelirse gelsin ve hangi düşünce ve inanç yapısına sahip olursa olsun, herkes için yaşama hakkı kadar kutsal ve değerlidir. İçerisinde yaşadığımız çağa yani sadece bu çağa özgü değil, her çağda her insan için olmazsa olmazdır.

Ancak, özellikle kendisini özgürlük ve hak savunucusu olarak lanse eden uygar görünen toplumların özgür bireyleri olarak insanlığa lütufta bulunduğunu sananlar, bu düşüncelerinin patent hakkı ve tek uygulayıcısı kendileri olduklarını tüm kamuoyu tarafından kabul edilmiş gibi bir algının içerisindedir.

Yaşayarak görüyoruz ki gücü elinde tutanlar çelişkiler dünyası içindeler. Söyledikleri ile yaptıkları neredeyse taban tabana zıt, birbiriyle uyumsuzluk içerisinde hep…

Başımızı iki elimizin arasına alıp bir düşünelim. Günümüzde cereyan eden her şeyi şöyle bir gözümüzün önünden geçirelim. Ve sonra elimizi vicdanımıza koyup neredeyiz, ne yapıyoruz ve yeryüzü coğrafyasında neler oluyor ve kimler yapıyor diye aklıselim ile bir değerlendirelim. Şu soruları bir kendimize yöneltelim:

Sorarım bugün hangi insan televizyon ekranlarına baktığında, sosyal medyada paylaşılan videoları izlediğinde insanlığından utanmıyor bugün? Vicdanı titremiyor, kalbi burkulmuyor, gözlerinden yaşlar gelmiyor?… Hangi uygar dünya, bir okulun bombalanmasını medeniyetin ulaştığı zirve olarak görebilir? Hangi inanç ve düşünce sistemi bir hastanenin roket saldırısında yerle bir olmasını yüreği sızlanmadan izleyebilir? Hangi etnik kökene sahip bir insan masum kadınların, günahsız çocukların, henüz konuşmayı bilmeyen bebelerin kan, yara bere içerisinde cansız bedenine bakarken kendinden utanmaz?

Utanıyoruz demenin bir anlamı yok… Kınıyoruz demenin bir faydası ise ne yazık ki görülmüyor, tesiri söz konusu değil… Ne utanan utandığıyla bir şeyi hallediyor, ne kınayan kınadığıyla bir yaraya merhem olabiliyor. Tüm kınamalara rağmen zalim zulmünü yapmaya devam ediyor, hiç eksiltmeden, ara vermeden ve acımadan. Ve her gün, her saat onlarca masum kadın, günahsız çocuk üzerine yağan bombaların altına hayatına veda ediyor.

Aslında hayata veda eden ne o kadınlar, ne de o çocuklar? İnsanım diyenler insanlığa veda ediyor…

Olmaması gereken oluyor, yapılmaması gereken hızından bir şey kaybetmeden yapılmaya devam ediyor. Yüreği sızlayan, vicdanı acıyan her insanda bugün hangi ülkenin sınırları içinde olursa olsun giderek artan dozda tepkisini, protestosunu koymaya devam ediyor, sesini yükseltiyor, akan kanın durmasını istiyor. Umarız ve dileriz ki bu tepkiler yerini bulur ve bir an önce hiç bir çağa, hiç bir insana ve insanlığa yakışmayan bu kan ve gözyaşı diner, bu vahşet biter ve zulüm sona erer.

Yoksa koca dünyanın gözleri önünde cereyan eden ve asla unutulmayacak olan bu zulüm bu çağın yüz karası, vahşet tablosu olarak tarihteki yerini alır. Tarihe kara lekeler bırakmak ne bu çağa yakışır ne bu kendini uygar ve insan hakları savunucu olarak lanse eden vicdanlara ve insanlara…

Unutulmasın ki zulüm ile abad olunmaz… Ve asla mazlumun ahı yerde kalmaz.

 

 

YORUM YAP