reklam
reklam
DOLAR40,1901% 0.22
EURO47,1146% 0.08
STERLIN54,2331% -0.36
FRANG50,4774% 0.27
ALTIN4.335,04% 1,20
BITCOIN118.643,781.12

Kendi Hâlinde Olmak

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kendi Hâlinde Olmak

İnsan bazen yorulur… Söylenmiş sözlerden, söylenmemiş bakışlardan, kendini anlatma mecburiyetinden… İşte tam da bu yorgunluğun eşiğinde insan her şeyden sıyrılmayı etkilemeden etkilenmeden kendine dönmeyi, kendi hâlinde olmayı düşler. Bir kaçış değil bu; bilakis bir sığınış isteğidir aslında… Kalabalıklardan değil, kendinden uzaklaşmaktan usanmış bir ruhun, yeniden özüne yürüyüşü için yüreğindeki bir çağrı işarettir.

Şirazi ne güzel demiş: “Kendi hâlinde olmak güzeldir. Bu kadar hâl bilmezin arasında.” Bu söz, sadece bir sitem değil esasında; aynı zamanda bir insanın kendisini kendisine hatırlatma hâli. Zira hâl bilmezlerin çoğaldığı bu çağda, insanın kendi hâlini bilmesi bile artık başlı başına bir irfan meselesi sayılabilir. Çepeçevre kuşatılmış bir kıskaçta savrulan insanın yüreğine bu hassasiyetin düşmesi, ruhunun derinliklerindeki cevherin kıvılcım almasıyla başlar…

Görünene değil, görünmeyene kıymet verenlerin devri geçti sanki. Şimdi herkes anlatmakla meşgul ama kimse anlamaya yanaşmıyor. Oysa hakikat, çoğu zaman anlatılanlarda değil; susulanlarda saklıdır. Kendi hâlinde olmak da işte o suskunluğun içindeki hikmeti duymak, manaya kulak vermektir. Kalbin sükûnetini arayan bir seyyah gibi, içe doğru açılan o derin kapıdan geçmek gibidir.

İnsanlık tarihinin manevi ikliminde bu hâl, “kendini bil” ilkesine yatkın bir duruştur. Kalbin gürültüsünü susturup Hakk’ın sesine kulak vermeye yönelik içten bir sesleniştir. Sözle değil, hâlle yaşanan bir tefekkürdür. Dünya telaşına değil, ebedî olana meyletme arzusunun baskın olduğu hâldir. Belki de bu yüzden kendi hâlinde olanlar, çok konuşmaz ama geniş ve derinlikli tefekkür eder; az görünür ama çok hissederler.

İnsan ilişkilerinin ve insanın kendiyle olan ilişkisidir bu hâl… Kalabalıkların içinde sesini yükselten değil; bir yüreğe sessizce dokunan, varlığıyla huzur olan kıymetlidir. Kendi hâlinde olan kimse ne kendisine ne de başkasına fazlalık yüklemez. Anlamaya çalışır muhatabını, değiştirmeye değil. Zira insan, en çok anlaşıldığını hissettiğinde daha sağlıklı olur ve iyileşmeye doğru gönlü meyleder.

Ama bu yol, meşakkatli ve yalnızlık içeren bir yoldur. Kimi zaman dışlanır insan, kimi zaman yadırganır. Neşesiz sanılır, suskunluğu kibirle karıştırılır bazen. Oysa kendi hâlinde olmak, bir iddia değil, bir teslimiyettir ve tercihtir. Hakk’ın takdirine boyun eğmektir, faniliğin girdabında değil, bekanın sahilinde soluklanmaktır. Kalbin o sarsılmaz sükûnetine varmak için yola çıkmaktır, kendini bulmanın ve yüreğinde hissettiğini yaşamanın ağır bastığı bir yolculuk hâlidir. Ve bu hâl saadete, vuslata açılan kapıdır.

Bu saadet ne eşyanın çokluğunda ne de insanların alkışında gizlidir. Bilakis, geceye benzer. Sessiz, derin ve vakur. Herkesin koştuğu yolda yürümeyen; kendi izini takip eden, kendi içine dönen insanın yoldaşlığında yol alınır.

Ve ne güzeldir ki bu hâl, yaşayan bilir ancak. Kalabalıklar arasında kaybolmak kolaydır ama kendini bulmak maharet ister. Kendi hâlinde olmak, işte bu maharetin hikâyesidir. Bir kalbin inceliği, bir ruhun sabrı, bir varlığın özle buluşmasıdır.

Zaman, belki hâl bilmezlerin zamanı… Ama vakti gelen her gönül, bir gün kendi hâline döner. İşte o zaman, sükût bir cevaba, yalnızlık bir derse, huzur ise hakikate dönüşür. Ve insan, sonunda şunu söyler içten gelen bir duyguyla kendine: “Ben olmalıyım. Yüreğimin sesinin işaret ettiği yolda olmalıyım. Beni ben yapan içimin sesi beni bana götürecektir.”

Bu kalbin sükûnetinde bir yolculuktur nihayetinde…

YORUM YAP