reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Mümkün Mertebe

Yayınlanma Tarihi : Google News
Mümkün Mertebe

Hep yeşil kalmayı göze alamaz ağaçlar. Açık konuşacak olur isek buna gücü de yetmez zaten. Sonbaharla soluklanır bir nebze. Benzi sararıp solmuştur ağır yüklerini taşımaktan.  Tomar tomar sarı yüklerini bir kenara bırakır. Bir kenara bırakır alımını. Silkelenip kendine gelmesi için dostu rüzgârın gerçekleri yüzüne bir bir söylemesi lazımdır. Kısa mı kısa bir moladır sadece, mevsimlerin lafı gevelemesinden ibaret olan bir sürüncemede kalması hiç de şikâyet edilecek bir durum değildir onun için. Avuntusu, baharların ilkine kavuşacağını umut etmektir sadece. Gözünde büyürken dünyanın mısraları, ulanmak için lafügüzafa gerek olmadığını da çok iyi bilir.

Cümlesindeki boşluklar kadar nefes alabilir insanlar da, tıpkı ağaçlar gibi. Musa (as)’ın asası ile Kızıldeniz’i ikiye bölmesinde kurtuluş! İnsanın kurtuluşu da hayatının en önemli iki kelimesinin arasındaki o devasa soluklanmakta. Her şeye ve herkese karşı mesafesini koruyamadığında okunaksız kaldığını adı gibi bilmeli o yüzden. Konuşkanlığımızın jeopolitiği, yoksa bir gün afetlerin en büyüğüne; susma ’ya kadar varabilir.

Mümkün mertebe sakinliğini korumayı başarabilmiş bir şarkı sözü Eylül’ün düşmeye başlayan ilk sararmış yapraklarına eşlik ediyor şu günlerde, tüm bu söylediklerimizi tasdik edercesine;

“Ve güneş elini bıraktığında,
Mevsimlerden bir bahar solunacak,
Solup da gidecek, hep gitmiştir bir gün mutlaka…”

Mevsimlerin bu rengarenk illüzyonunda ilkbaharı yaza ulamakla meşgulüz, yazı ise sonbahara. Büyülenmiş gözlerimize bir beden büyük bu mucizeyle oyalanıp dururken kendine mühlet tanımanın zaruriyetiyle baş başa kalabiliyor insan. Arasını zamanla değil de kendiyle açanlar yanılıyor. Ancak gelgitlerinden ders alabilenler akılları tutulmuşlara ibretlik olabiliyor.

Karanlık güneşin alameti, aydınlık karanlığın semeresi oluveriyor. Dertler, tasalar tebessümün nüvesi; mutluluk ise bazen hüznün kuyusunu kazabiliyor. Tezatın tartısında dengede kalmaya çalışan insan seçimlerini yaparken hep bir umutun ipliğine sarılıyor. O ip üzerinde canıyla oynayan bir cambaz gibi meydan okuyor kendine. Kazandığında kaybetmeyecek yarışların peşine düşmeyi dilerken bazen de kaybettiğinde kazanacağı maceralar için salık veriyor ümitlerine.

Her ne kadar vazgeçmemeyi kendine telkin etse de insan, adımlarına boşluklar bırakıyor, ilerleyebilmek için; hayallerine ise üç nokta, devam edebilmek için… Tecrübeyle sabit, kanıtlanmış bir gerçek var ki o da;

Geçmiş, geçmiş…

Gelecek, gelecek…

Geçmişi geleceğe ulayan AN’a söyleyin;

Mümkün mertebe, bu böyle…

 

YORUM YAP