reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Şehre Dair

Yayınlanma Tarihi : Google News
Şehre Dair

Şehirler, içimizde kaynayan bir deniz, ruhumuzda kabaran bir duygu ve bizi biz gibi yansıtan bir dünyadır; şehirler yaşadığımız günün yansıyan kimliğidir. Doğup büyüdüğümüz, çalışıp yorulduğumuz, oturup dinlendiğimiz, bakışımızla ve duruşumuzla okuduğumuz, bizden mekâna, mekândan bize yansıyan, izler bırakan, etkileyen ve şekil veren bir mekân insan birlikteliğidir aslında veya kaynaşması ve bütünleşmesidir.

Şehir bir yüzüyle insandır, insan bir yüzüyle şehir.

İnsan; çocukluğundan, babasından, atasından ve taa ötelerden aktarıla aktarıla gelen, süzüle süzüle şekillenen, şekillendikçe aynı mecrada akan bir derin akarsudur. Akar gider hep, denize, okyanusa ve ötelere, tıpkı şehir gibi dünden yarınlara… Aynı çoğrafyanın üzerinde, aynı cadde, aynı sokak veya aynı köşe başında bir birinin yerine ikame edile edile, birbirine yaslana yaslana, aynı temelin üzerine yüksele yüksele oluşarak değişen, değişiktikçe büyüyen ve şekillenen sıcaklığıyla büyüleyen, büyüledikçe ferahlatan ve rahatlatan dıştan bakınca rahatlık, içine girince de huzur veren mekânlardır şehir…

Şehir insanla şekillendi, insan şehirle kaynaştı, katıştı ve bütünleşti. Kopmaz bir ikiliydi. Birbiriyle anılır, birbiriyle tarif edilirdi. Birbiriyle isimlendirilirdi: Şems-i Sivasî’ydi, Şeyh Erzurumî’ydi, Cüneydi-i Bağdadî’ydi…

Dünün uçsuz bucaksız bozkırlarından, engin yaylalarından şaha kalkıp doludizgin koşan yağız atlar, zapdelimez bir hızla çağın akılalmaz ilerleyişine koşut at sürdü hep… Koşup giden, ilerleyen ve ardında bıraktığı ayak izleriyle bir coğrafyanın kimliğini belirleyen nakışlar dokudu geçip gittiği her yere. Oturduğumuz odalardan, gezdiğimiz sokaklara, sözlerimizden türkülerimize kadar söz oldu, nakış oldu, desen oldu hep…

Bir şehrin şekillenmesi bir medeniyetin tecessüsüdür.

Bir şehirden kalan ne varsa o medeniyetten intikal edende odur. Şehir aslında şiirdir, türküdür, tarzdır, duruştur, saygıdır, sevgidir… Ev olur evren olur, bir dünya sığar içine. Acısıyla, tatlısıyla, yüreklerde iz bırakan hatıralarıyla. İnsan geçer toprağından adım adım, iz bırakır kapı tokmaklarında, pencere pervazlarında, kiliminde çorabında nakış nakış ilmek ilmek…

Şehir insanın toprağa ve eşyaya düşün yüzüdür, aksidir, yarına kalan varlık emaresidir. O nedenledir ki insan, doğup büyüdüğü, çalışıp didindiği şehirde ruhunu, düşüncesini aşkını işler eşyalara. Eşyalar değer biçilmez antika eserler olarak saklanır, korunur ve sergilenir sonraki çağın yeni kuşaklarına. Dünü bilen ayağını bastığı yeri bilir, sağlam basar toprağa, emin adımlarla yürür geleceğin yeni ufuklarına…

Yürüyüş ilerleyiştir, değişikliği gelişimi işaret eder; emeği, çabayı, üretmeyi ve daha ileri gitmeyi sergiler. Çünkü çalışan kazanır, kazanç düne göre daha iyi ve daha müreffeh yeni güne, yeni günde nefeslenecek olan insana imkân tanıyandır. Bir imkândır.

İmkân, kıymetini bilenedir. Kıymetini bilmeyenler fırsata çevirir; fırsatçı olmak sürüp gidecek olan imkânı geçici bir hevesin, çoğalacak ve yaygınlaşacak olanın değerler manzumesinin anlık hamle ile zayi edilmesidir. O nedenledir ki ileri görüşlü olamayan kişi ayağının ucundakine aldanır. Her aldanış aslında yıkılışa bir darbe daha vuruştur, sarsar ve lime lime savrulur adeta. Yıkılır, yok olur ve kaybolur nihayetinde…

İnsan yıkmak için değil yapmak için insandır. Zira inşa etmeyi bilmeyen imha olmaya mahkûmdur.

 

 

 

YORUM YAP