
Gözümüzü kapatınca yok olmayan gerçeğin hatırına; inancın, haysiyetin, onurun hatırına; savaşın ortasında toprak karışmış bir parça unundan ekmek yapmaya çalışan annelerin, ailesine yiyecek bulabilmek ümidiyle kurşunlara karşı kendini siper eden babaların; bir çınar gibi toprağına kök salmış direniş abidelerinin; uzvu koparılan çocukların ve gözünden yaş değil kan damlayan aç ve biilaç bebeklerin; tüm “Aksa’mıza feda olsun!”ların hatırına… Alemde zerre, zerrede alem olan insanın, yeryüzünün en şerefli misafirinin ve barışa muhtaç meskeni yeryüzünün hatırına… Bu dersin konusu sadece Gazze değil; bu dersin adı “İnsanlık.” Ve insanlık, en çok da unuttuğu yerden sınanıyor bugün!
Güneşin doğudan doğduğu gerçeğini Batılılaştırırsak bu bizim kıyametimiz olur… Felaketimiz işte o zaman başlar. Sinelerdeki inançla tutuşan dirayetimizin kıvılcımı, yeri gelir kendi ellerimizle tutuşturduğumuz bir kibrit oluverir. Doğrularla yüzleşmek yerine gözümüzü gerçeğin ışığından alıkoymak ise zulmün en karanlık gecelerine davetiye çıkarır. Her defasında merhameti erteleyip menfaatin yolunu tutar; bir kalbi olduğunu unutanlar. Saman alevinden çabuk sönen öfkemizle, üç günlük haberlerin tüketilip geçildiği bu çağda, merhameti kof menfaatlere kurban ederken buluruz kendimizi. Buluruz kaybetmeyi, kazandım zannedenlerin yanı başında…
O halde hatırla; batıdan doğacak olan güneşi! Hatırla ki yanlış yoldaysan geç olmadan gerçeğe kır yönünü. Çünkü yolun sonu uçurumdur artık. Geri dönüş de yoktur! Köprüler yıkılmıştır, iki yakamız kavuşamadan. Sular kurumuştur; savaşların fitili daha ateşlenmeden… Mazlumun ahı arşı titretirken! Dünya, kendi sonuna doğru yuvarlanıyor… Hatırla, yine de durdurulamaz dirayetini…
Hatırı sayılır bir azınlık gibi görünmese de haklının savunanı; yine de yalnız değildir bu kutlu dava! Bir kalbi olduğunu unutmayanlar ne mutlu ki Gazze’nin yanında… Hakikatin uğruna canını varını hiçe sayabilecek kadar asil, yenilmez insanlar var hâlâ bu dünyada. Çünkü haysiyetin yenilgisi yoktur. O onurlu insanlardan birine, bir vidoda rast geldim. Japonya’nın başkenti Tokyo’da Gazze’ye destek yürüyüşünde bir röportajda yaşlı bir kadına bir soru yöneltiliyor:
-Protestoya katılma nedeniniz nedir?
+”Çünkü İsrail’in yaptığı zulmü affedebilmem mümkün değil!
– Sizce sesiniz bir şeyleri değiştirebilir mi?
+Sevdiğim bir söz var: Eylemlerinizin hiçbir anlam ifade etmediğini düşünebilirsiniz; lakin bunu yapmak zorundayız! Zira mesele dünyayı değiştirmek değil dünyanın sizi değiştirmesine izin vermemektir! Sesimi çıkarmasaydım kendimi affedemezdim. İnsanların öldürüldüğüne dair haberleri düşünmeden edemiyorum!” diyor.
Kalbin derinliklerinde saklı bir inci gibi; insan olabilmenin en büyük alametidir merhamet. Cevherini bil; kıymetini bil o incinin. Çünkü o cevher, insanlığı insana yeniden hatırlatacak tek şeydir belki de. Sinenin derinliklerinde saklı hazineni bul ve çıkar. Çünkü o inci, seni insan yapan cevherdir. Ve o cevher, bir gün bu enkazın altından yeniden insanlığı çıkaracak…
Zorunlu Seçmeli Ders: Gazze… Adı bir coğrafya değil artık; insanlığın sınavıdır. Karşımızda ise “Sorunlu Seçmeli Ders”: Siyonist İsrail. Zulmün, vicdansızlığın, merhametsizliğin kitabını yazmaya yeltenen o kirli el. Seçmeli biran önce safını: Zalimin tarafında sessizce durarak zulmün suskunluğumuzdan güç bulmasına mı gönlü razı geliyor! Yoksa mazlumun çığlığında ses olup yıkmayı mı diliyor karanlığın çürük surlarını?
Ders bellidir; sınav bellidir! Ve tercihinin geleceğin utancını temizlemesi için geç olmadan sesi olmalı mazlumun. Çünkü Gazze artık bir cephe insanlık bahtının; Gazze bir vicdan terazisi… Bir sınav kâğıdı önümüzde duran: Yanında hep açık oysa Kutlu Kitap: Ya Hakkın safında dimdik durmalı ya da haksızlığa susarak ortak olmanın utancından ivedi kendini kurtarmalı! Her zulmün bir sonu, her karanlığın bir sabahı var! Kurtarmalı güneşi hak eden çiçeklerden zalimin kara elini; baharları çalanlardan, dünyanın rengini griye çevirenlerden tek tek hesap sormalı…
İnsanlık Batıdan batmaya yüz tutmuş bir güneşin gölgesinde… Güneş hâlâ doğudan doğuyor. Ve her sabah, bir hakikati yeniden hatırlatıyor bize: Adalet doğarsa, dünya kurtulur. Boşlukta savrulan taştan ve sudan yaratılmış olan bu küre, yolunu kaybetmiş bir gemiden farksız… Artık, bu geminin dümenine haysiyetli insanların geçme vakti gelmiştir. Ve kurtuluşumuzun deniz feneri Gazze… Vicdanımızsa yegâne pusulamız…